İstanbul’un En Ünlü Binaları Nelerdir?

İstanbul’da emlak ve binalar çağlardan beri göze çarpmaktadır. İstanbul, Doğu Roma İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapmış eşsiz bir şehirdir. Asya ve Avrupa’nın kesiştiği noktada yer alan İstanbul, Avrupa’nın izlerini taşımaktadır.

İstanbul hem Batı medeniyetinin hem de Doğu medeniyetinin de izlerini taşımamaktadır ve kültürel miraslarını bünyesinde barındırmaktadır. Bu çok kültürlülük kuşkusuz şehrin mimarisini de etkiliyor aynı zamanda.

İşte İstanbul’un en ünlü yapıları.

  • Aya Sofya
  • Topkapı Sarayı
  • Dolmabahçe Sarayı
  • Sultanahmet Camii
  • Neve Şalom Sinagogu
  • Sultanahmet Meydanı
  • Yerebatan Sarnıcı
  • Galata Kulesi
  • Haydarpaşa Tren Garı
  • İstanbul Safir
  • Kız Kulesi
  • Beylerbeyi Sarayı
  • Erbilginler Yalı
  • Kariye Kilisesi
  • Kapalıçarşı

1. Ayasofya 

Ayasofya, İstanbul’un en ünlü yapılarından biridir. Bizans İmparatoru I. Justinian tarafından 532-537 yılları arasında ataerkil bir katedral olarak yaptırılmıştır.

1453 yılında Osmanlıların şehri almasından sonra Fatih Sultan Mehmet Ayasofya’yı camiye çevirmiştir. Günümüzde muhteşem mimarisi ile cami olarak ziyarete açıktır. Ayasofya’nın uzunluğu 82 metre, genişliği 73 metredir. Giriş ücreti yoktur.

2. Topkapı Sarayı

Topkapı Sarayı’nın yapımına İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed’in isteği üzerine 1460 yılında başlanmış ve yaklaşık 15 yılda inşaatı bitmiştir.

Topkapı Sarayı birden fazla mimariye sahiptir. 300.000 m2 büyüklüğündeki saray, padişahlara yaşam alanları sağlamıştır. Bu saray İstanbul’un ikonik yapılarından biri ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk müzesidir.

3. Dolmabahçe Sarayı

Dolmabahçe Sarayı, Sultan Abdülmecid döneminde inşa edilmeye başlanmış ve 1856 yılında kullanıma açılmıştır. İstanbul’daki Osmanlı yapılarının en görkemlilerinden biri olan saray 110.000 m2’lik bir alana kurulu olup muhteşem Boğaz manzarasına sahiptir.

Dolmabahçe Sarayı mimarisi açısından Osmanlı İmparatorluğu’nun batılılaşma adımlarından birini temsil ediyor. 2021 yılında yabancılar için giriş ücreti 12 dolar, Selam ve Harem bölümleri için 9,30 dolardır. Ayrıca müzeyi ziyaret etmek isterseniz 20 dolar ödemeniz gerekiyor.

4. Sultanahmet Camii

İstanbul’un en ünlü yapıları arasında en önemli değerlerden biri, ihtişamı ve zarafeti ile Sultanahmet Camii’dir. Adını Osmanlı Padişahı Ahmet’ten alan caminin 16 minaresi vardır.

Cami mavi süslemeleri ile ünlüdür ve diğer adı “Mavi Cami”dir. Caminin duvarlarında yaklaşık 21 bin adet göz alıcı İznik çinisi bulunuyor. 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbenin çapı 23,5 metredir. 2021 girişi ücretsizdir.

5. Neve Şalom Sinagogu

Beyoğlu’ndaki Neve Şalom Sinagogu 25 Mart 1951’de ibadete açılmıştır. İstanbul’daki diğer sinagoglardan farklı olarak çok aktif olan sinagogda Yahudi ayinleri ve düğünleri, cenazeleri, Bar Mitzvaları, Sünnetleri ve dini bayramlar düzenlenmektedir. Sinagog için bir müze de vardır.

Ziyaretçiler müzeyi ziyaret ederek Türk-Yahudi tarihi ile ilgili belgeleri, izinleri, fermanları, özel vitrinleri, dini objeleri ve diğer tarihi eserleri görebilirler. 2021 giriş ücreti yabancılar için 4,65 dolardır.

6. Sultanahmet Meydanı

Sultanahmet Meydanı ve çevresi yerli ve yabancı turistleri çekmesi açısından İstanbul’un en önemli noktaları arasında yer almaktadır. Tarihi Sultanahmet Meydanı ve çevresi mutlaka görülmesi gereken birçok yeri barındırıyor. Ayasofya Camii, Türk-İslam Eserleri Müzesi, Haseki Hamamı, Sultanahmet Camii gibi İstanbul’un önemli tarihi yapıları bu meydanda yer almaktadır. Theodosius Dikilitaşı, Topkapı Sarayı, Yerebatan Sarnıcı, 2021 giriş ücreti yabancılar için 8,26 dolar olan Aya İrini Müzesi de meydana çok yakındır.

7. Yerebatan Sarnıcı

Yerebatan Sarnıcı tarihi Sultanahmet Meydanı çevresindeki diğer özel yapılardan biridir. Sarnıç 336 sütun ve 2 Medusa Heykelinden oluşmaktadır. Her yıl milyonlarca yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği sarnıç bir su depolama alanıydı.

Yerebatan Sarnıcı Bizans döneminin en büyük eserlerinden biridir.

Galata Kulesi Bizans İmparatorluğu döneminde Galata semtinin bir Ceneviz kolonisi olduğu 14. yüzyılın ortalarında Cenevizliler tarafından Galata surlarının bir parçası olarak inşa edilmiştir. İstanbul’un simgelerinden biri olan kulenin en üst katı bir restorandır.

Ziyaretçiler güzel manzarayı buradan izleyebilirler. Dilerseniz hemen aşağıdaki merdivenlere ve banklara oturup İstanbul yerine Galata’yı izleyebilirsiniz. 2021 giriş ücreti 10 dolardır.

9. Haydarpaşa Garı

Kadıköy’de rıhtım üzerinde bulunan Haydarpaşa Garı’nın yapımına 1906 yılında Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid zamanında başlanmıştır. İstasyon binası ve Alman mimarisinin klasik bir örneğidir.

Binanın içinde geniş ve yüksek tavanlı odalar bulunmaktadır. Tarihi boyunca pek çok yangına maruz kalan bina şimdi kapalı ama İstanbul’un Anadolu Yakası’nda tüm ihtişamını koruyor.

10. İstanbul Safir

İstanbul Safir, Türkiye’nin en yüksek binasıdır. Shard Long Bridge’den sonra Avrupa’nın en yüksek ikinci binasıdır. Bina toplamda 66 katlıdır. Binada otopark, rezidans ve bireyler için alışveriş merkezi bulunmaktadır. Binanın otoparkı yer altı 6 katlı kısımda yer almaktadır. En üst kattaki seyir terası ile panoramik şehir manzarası ziyaretçilerin tam önünde olacaktır.

11. Kız Kulesi

Tarih boyunca çeşitli efsanelere konu olan Kız Kulesi’nin tarihi 2500 yıl öncesine dayanmaktadır. Yunan’dan Osmanlı’ya kadar uzanan tarihi dönemlerden geçerek günümüze kadar gelmiştir.

1833 yılındaki büyük onarımdan sonra Kız Kulesi, Osmanlı-barok mimari üslubunda bugünkü şeklini almıştır. Kız Kulesi bir savunma ve gözetleme kulesiydi. Artık gündüzleri müze, kafe ve restoran, akşamları ise özel restoran olarak hizmet veriyor. Kahvaltı fiyatı, 2021 yılında kule giriş ücreti dahil kişi başı 10 dolardır.

12. Beylerbeyi Sarayı

Üsküdar Beylerbeyi Sarayı inşaatına 1861 yılında Sultan Abdülaziz tarafından başlanmış ve 1865 yılında açılmıştır. Devlet misafirhanesi ve İstanbul’un en önemli Ermeni yapısı olan saray 23 oda ve 6 salondan oluşmaktadır.

Sarayda haremlik ve selamlık olmak üzere iki bölüm vardır. Barok üslubun sarayın içinde ve dışında ortaya çıkması inşaat sırasında Batı mimarisinin etkisinden kaynaklanmaktadır. 2021 giriş ücreti 6,20 dolardır.

13. Erbilginler Yalısı

Erbilginler Konağı, Boğaz’ın serin sularının hemen önündedir. Ahşap cephesinin yarattığı mütevazı görünümüne rağmen İstanbul’un tüm muhteşem güzelliğini bünyesinde barındırıyor.

Türkiye’nin en pahalı, dünyanın ise 4. en pahalı konağı olarak bilinen Yeniköy’deki Erbilginler Konağı 64 odalıdır. Konağa ihtişam katan görkemli detaylar arasında ipek halılar, altın varak süslemeler, kristal avizeler ve Türk Hamamı yer almaktadır.

14. Kariye Kilisesi

Kariye Kilisesi muhtemelen 6. yüzyılda İmparator Justinian (527-565) tarafından şehrin dışındaki harap bir şapelin yerine yaptırılmıştır. Kilisenin dışındaki manastır yapılarının yıkılmasıyla yıkılan yapı mimarisi, mozaikleri ve freskleri ile Doğu Roma sanatında dikkat çekiyor. 2020 yılında Cumhurbaşkanlığı Kararı ile camiye çevrilmiştir. Üstelik giriş ücretsizdir.

15. Kapalı Çarşı

İstanbul’daki Kapalıçarşı’nın tarihi 15. yüzyılın ortalarında Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar uzanır. Dünyanın sadece en eski değil aynı zamanda en büyük alışveriş merkezi olma özelliğini de taşıyan Kapalıçarşı 45.000 metrekarelik bir alana kurulu ve yaklaşık 3.600 mağazayı bünyesinde barındırıyor.

Halıdan çantaya, tekstilden altın ve gümüş takılara, antikalardan çinilere ve hatıralarınızı sonsuza kadar yaşatacak hediyelik eşyalara kadar her şeyi burada bulabilirsiniz. Ayrıca 2021 Kapalıçarşı Girişi ücretsizdir.

İstanbul’un En Eski Binası Hangisi?

Ayasofya üç kez yapılmış bir yapıdır. “Üçüncü Ayasofya” bugünkü Ayasofya’ya verilen isimdir. Hristiyanlığı Roma İmparatorluğu’nun resmi dini olarak kabul eden I. Konstantin döneminde Ayasofya’nın inşaatının ilk aşamasına geçildi. Dönemin Büyük Kilisesi olan bu yapı, İstanbul’un yedi tepesinden birincisi üzerine ahşap çatılı bazilika olarak inşa edilmiş ve 360 ​​yılında II. Konstantin’in yönetimi altında gerçekleşti. Bu bina tamamen gitmiş, 404 yılında başlayan isyan sırasında çıkan bir yangın büyük ölçüde yıkılmasına neden olmuştur.

Theodosius tarafından ilkinin üzerine inşa ettirilmiş ve 415 yılında ibadethane haline getirilmiştir. 532 yılında İmparator Justinianus’a karşı Nika İsyanı’nda yine bazilika şeklinde inşa edilmiş ve ahşap çatılı bu yapının yıkımı görülmüştür.

Ayaklanmadan hemen sonra İmparator Justinian, önceki ikisinden çok daha büyük ve görkemli bir Ayasofya diktirmeye karar verdi. Bizans İmparatoru I. Justinian, 532 ve 537 yılları arasında Üçüncü Ayasofya’yı inşa etti.

Tarih boyunca savaşlar, ayaklanmalar ve doğal afetler, Doğu Roma İmparatorluk Kilisesi olarak hizmet veren Ayasofya’yı defalarca harap etti. 1204 yılında Dördüncü Haçlı Seferi sırasında şehir fethedildiğinde, Ayasofya en büyük yıkımlardan birine katlandı. Şehrin geri kalanıyla birlikte Ayasofya da Haçlılar tarafından yağmalandı. Ayasofya, 1204’ten 1261’e kadar İstanbul’u Latinler yönetirken, Roma Katolik Kilisesi’ne bağlı bir katedrale dönüştürülmüştür.

İstanbul’un Doğu Roma hükümetinin yeniden iktidara gelmesinden sonra büyük zarar gören Ayasofya, restorasyonlarla kurtarılmaya çalışıldı. Ayasofya’nın doğu kemeri ve kubbesinin bir kısmı yetersiz onarım nedeniyle 1346 yılında yıkılmıştır.

Gerçekte Ayasofya, Latin işgali ile İstanbul’un alınması arasındaki en kötü dönemini yaşamıştır. Yüzyıllar süren savaşlar ve ayaklanmalardan sonra iki kez yıkılan ve ardından yeniden inşa edilen, bazı unsurları ihmal ve mimari hatalar sonucu yıkılan Ayasofya, Fatih Sultan Mehmed Han’ın İstanbul’u fethine kadar sürekli yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaya devam etti. Katolik-Ortodoks mezhep çatışması da tapınağın sosyal ve sembolik önemini azalttı.

Fatih Sultan Mehmed Han döneminden bu yana Osmanlılar, Ayasofya Camii’ne büyük önem vermişlerdir. Onu zaferlerinin bir sembolü olarak benimsediler ve takdir ettiler ve onu eskisinden çok daha güçlü hale getirerek korumaya ve onarmaya devam ettiler. Bu insan mirasının korunmasına Mimar Sinan’ın Ayasofya’ya yaptığı eklemeler ve değişiklikler büyük ölçüde yardımcı oldu.

Aslında Fatih Sultan Mehmed Han, fethinden hemen sonra Ayasofya’yı ziyaret ettiğinde caminin durumu hakkında oldukça endişeliydi. Fatih Sultan Mehmed Han, ilk olarak caminin yakınına bir medrese yaptırarak eğitim faaliyetlerine başlamıştır. Daha sonra Ayasofya Camii’ni sadaka olarak adadı ve önemli sayıda akarları birbirine bağlayarak bakım ve onarım harcamalarını garanti etti.

Fatih Sultan Mehmed döneminde Ayasofya’nın ilk minaresi ahşaptan yapılmıştır. Uzun süredir ayakta olan minare, 1574 yılında kapsamlı onarımlar yapıldığında yıkılmıştır. Bayezid Han döneminde tuğladan yapılmıştır.

Sultan II. Ayasofya’ya en çok ilgi duyan Osmanlı padişahlarından biri de Selim Han’dır. Yapı aşınma ve yıpranma belirtileri göstermeye başlayınca, II. Selim Han, Ayasofya’nın bakım ve onarımı için Mimar Sinan’ı tuttu. Doğu Roma döneminde sık sık yıkılan Ayasofya’nın kubbeleri ve surları, İstanbul’da meydana gelen sayısız önemli depreme rağmen Mimar Sinan’ın düzenlemeleriyle yıkılmadı.  Ayasofya çevresindeki padişah türbelerinin bir kısmını Sultan II. Mimar Sinan’ın yaptırdığı ilk türbe, Ayasofya Külliyesi’ndeki Selim Han mezarlığının başlangıcı oldu.

Fatih Sultan Mehmet Han’dan bu yana her padişah Ayasofya’yı daha da göz alıcı hale getirmek için çalışmış ve şimdi binalardan oluşan bir külliyeye dönüştürülmüştür. Ayasofya Camii’nin iç süslemeleri de Osmanlı döneminde büyük ilgi görmüştür. Ayasofya’yı süslemek için hat ve çini dahil Türk sanatının en görkemli eserleri kullanılmış ve tapınağa yeni estetik değerler kazandırılmıştır. Böylece Ayasofya camiye dönüştürülmesinin yanı sıra bu ortak insanlık mirasının korunmasına ve yenilenmesine de yardımcı olmuştur.

1930’larda restorasyon çalışmalarının başlamasının ardından fetihten sonra camiye dönüştürülen ve 481 yıl cami olarak kullanılan Ayasofya, halka kapatıldı. Ardından 24 Kasım 1934’te Bakanlar Kurulu tarafından müzeye dönüştürülmesine karar verildi. 10 Temmuz 2020 tarihinde Danıştay, söz konusu Bakanlar Kurulu kararını iptal etmiştir. Bunun ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ayasofya’yı yeniden ibadete açan 2729 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ni imzaladı.

İstanbul Mimarisi Nasıldır?

İstanbul özel coğrafi konumu nedeniyle tarih öncesi çağlardan beri popüler bir yerleşim yeri olmuştur. Kent, tarihsel süreç içerisinde Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu gibi büyük devletlere de başkentlik yapmıştır. Bu yüzden şehirde birkaç muhteşem anıtsal yapı vardır.

Zamanla doğal ve mimari çevre eşsiz bir kültürel peyzaj yarattı. Günümüz İstanbul imajının kanıtı olan tarihi yarımada silüeti zaman içinde birçok değişime uğramış ve İstanbul tarihinde farklı dönemlerin ve farklı kültürlerin izlerini taşıyan bir bütünlük olmuştur.

İstanbul’daki En Ünlü Binanın Adı Nedir?

67 metre yüksekliğindeki Galata Kulesi’ni gözden kaçırmak zor. Kule, eski ve ortaçağ bir Ceneviz mezrası olan Galata’da tüm şehri gözetlemeye devam ediyor.

Dünyanın en eski kulelerinden biri, çeşitli restorasyonlardan geçmiş ve çeşitli işlevlere hizmet etmiştir. Şüphesiz bugün İstanbul’un en ünlü yerlerinden biridir. Bu mutlaka görülmesi gereken, şehrin 360 derecelik muhteşem manzarasını sunmaktadır.

Haliç’in girişinde Galata Kulesi, daha önce İstanbul’da var olan Ceneviz kolonisinin bir hatırlatıcısı olarak Galata Surları’nın üzerinde duruyor. İstanbul’un en popüler cazibe merkezlerinden biri olan kule, silindirik tasarımıyla şehir manzarasına hakim.

Galata Kulesi, sergi galerileri ile günümüzde müze olarak hizmet vermektedir. Toplam dokuz hikaye var. Ziyaretçiler iki asansörle yedinci kata ulaşabilirler.

Alt seviyeler çeşitli sergiler içerir ancak onları aşağı inerken keşfetmek tercih edilir. İstanbul ile ilgili bir bilgi yarışması ile interaktif ekranların yanı sıra eski İstanbul hakkında kısa animasyonlu bir videoyu izleyebilirsiniz.

Hem Hezarfen Ahmet Çelebi’nin hikayesini öğrenebileceğiniz hem de Hezarfen rolünü kendiniz oynayabileceğiniz simülasyon serginin ilgi çekici yerlerinden biri. Efsaneye göre Hezarfen, kollarına taktığı yapay kanatları 1638 yılında Galata Kulesi’nden Anadolu yakasına geçmek için, Boğaz’ı geçmek için kullanmıştır.

Kapalı basamaklardan aşağı inerken pencerelerin yuvarlak kemerlerine dikkat edin. Muhtemelen gizli gözlem ve koruma için kullanılmışlardır, şimdi İstanbul’un sokaklarına ve çatılarına çarpıcı bir bakış açısı sağlıyorlar.

Yedinci kattan son iki kata spiral bir merdiven çıkar. Dönüm noktasının tepesinde gözlem güvertesi var.

Tepeye çıktıktan sonra ince, metal süslemeli balkona çıkabilir ve İstanbul’un çatılarının 360 derecelik nefes kesici manzarasını seyredebilirsiniz. Galata Kulesi, haklı olarak şehrin en nefes kesici manzaralarından birine sahip olarak kabul edilir. İstanbul’un tarihi yarımadasının, Haliç’in ve Boğaziçi Köprüsü’nün en güzel hava manzaralarından biri bu konumdan görülebilir.

Burası alacakaranlıkta İstanbul’un ihtişamını izlemek için harika bir yer. Ancak erken geldiğinizden emin olun çünkü bazen oldukça büyük bekleme hatları vardır.

Çıkışın/girişin yanında, aşağı inerken küçük bir hediyelik eşya dükkanı olarak ikiye katlanan bir kat var. Burada, canlı çanak çömlek, efsanevi karakterler ve tabii ki Galata Kulesi dahil olmak üzere çeşitli renk ve formlarda İstanbul tatilinizin eşsiz hatıralarını keşfedebilirsiniz.

Galata Kulesi, İstanbul fotoğrafları için sadece bir değil iki güzel manzara sağladığı için fotoğrafçılık için harika bir yer. Galata Kulesi, ister unutulmaz bir Instagram anı ister bir hatıra fotoğrafı çekmek olsun, İstanbullu turistlerin tercih ettiği fotoğraf yerlerinden biridir.

Yukarıdan manzaranın sunduğu bariz harika fotoğraf seçeneklerine ek olarak, Galata Kulesi mükemmel bir fotoğraf fonu oluşturuyor. Galata Kulesi’nin aydınlatmaları geceleri göz kamaştırıcı olduğu için hava karardıktan sonra tekrar ziyaret etmeye çalışın. Galata Kulesi’ni çevreleyen ilginç, tuğla sokakları keşfederken, şehrin bu bölgesinin ne kadar Avrupai olduğunu hissedebilirsiniz. Kafelerden birinde dinlenirken şirin hediyelik eşya dükkanlarını ve butikleri ziyaret edin.

Ayrıca Pera Müzesi, SALT Galata, Galata Mevlevihanesi veya Neve Salom Sinagogu gibi komşu galeriler, sinagoglar, katedraller veya müzelerden birine de gidebilirsiniz. Yepyeni kruvaziyer limanı Galataport ve İstanbul’daki ünlü İstiklal Caddesi perakende bölgesi, diğer iyi bilinen turistik yerlerdir.

Tarihi Yapılar İstanbul Mimarisini Nasıl Etkiler?

Doğu Roma mimarisi Antik Yunan ve Doğu mimari tarzlarının bir birleşimidir. Bu dönemde kentteki en önemli mimari eser önceki kiliselerden çok daha geniş ve yüksek olan Ayasofya’dır. Ayasofya, sarnıçlar, su kemerleri, Galata Kulesi ve Tekfur Sarayı gibi dönemin birçok kilisesi günümüze kadar gelebilmiştir.

İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed tarafından hızla imar çalışmalarına başlanmış ve birçok kilise camiye çevrilmiştir. Topkapı Sarayı, Fatih Camii, Kapalıçarşı ve medreseler bu dönemde inşa edilmiş ve İstanbul devletin başkenti olmuştur. Anadolu’dan gelen göçlerle birlikte şehirde ilk Türk mahalleleri ve Türk evleri oluşmuştur.

Osmanlı Dönemi’nde Bizans Dönemi’nde olduğu gibi bunları kalıcı kılmak için taş ve tuğladan kamu binaları bulunurken evler genellikle ahşaptı. Tek katlı, iki katlı, geniş ve büyük olmak üzere üç tipi olan evler genellikle dikdörtgen ve meşe ağacından yapılmıştır.

18. yüzyılda Avrupa ile gelişen ticari ve diplomatik ilişkilerin bir sonucu olan Avrupa üslubu mimarinin yanı sıra sosyal hayatı ve giyimi de etkilemiştir. Sonuç olarak Avrupa barok üslubunda daha süslü ve gösterişli yapılar İstanbul mimarisini etkilemiştir.

20. yüzyılın başlarında Beyoğlu’nda estetik yığma yapılar artarken Sirkeci ve Gümüşsuyu gibi birkaç yerde bu tür yapılar yükselmeye başladı. Artık İstanbul farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan görkemli camileri, sarayları, binaları, ilk apartmanları, yalıları ve mütevazı evleriyle bir mozaiği tamamlıyordu.

İstanbul’da Binalar Gündelik Hayatı Nasıl Etkiler?

İstanbul’un büyük bir özenle korunması gereken tarihi kimliğinde değişim ve dönüşümlere rağmen devamlılık gösteren kentsel ve mimari yapılar da önemli bir yere sahiptir.

Dinamik yapısı ve sürekli artan nüfusu ile İstanbul her gün yeni konut projelerine ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca Fener, Balat gibi semtler kentsel dönüşüm projeleri ile yenileniyor veya restore ediliyor.

İstanbul’da emlak örneğin deniz manzaralı villalar, orman manzaralı kısa katlı binalar veya şehir manzaralı gökdelenler. Böylece İstanbul’da yaşam kolaylaşıyor, yenileniyor ve canlanıyor.

Yorum yapın